‘Aşk'', Mü'mini bir alemden başka bir aleme götürür. Bu yüzden aşk dilinde sevgiliye ‘‘yar'' denir. Sonra her şey gibi aşk da yardan ağyara düştü. Gönül, edeple girilen bir dergah olmaktan çıktı, bir kapısından girilip diğerinden çıkılan sahipsiz bir hana döndü. Şehvetten kurtulmanın adı olan aşk; şehvetin, şöhretin karargahı oldu. Aşk, makamından düşünce söz de mahallinden çıktı, meddahların dilinde menfaat devşirme aracı oldu. Dünya kendine gelsin, insan uyansın diye alimler, arifler ruhunu Kur'an-ı Kerim'den alan nice sözler söyledi. Bu uğurda nice bedeller ödendi; lakin söz mahallinde masruf olsa da menziline varamadı. Çünkü bu fetret, öncekilerden çok daha derindi. Ne lisan ne irfan ne de vicdan bıraktı insanda. Varlığı eşyanın fesadına mani olan tuz da bozuldu.
Dünyaya baktık, aldandık, orada ebedi kalacağımızı sandık. Dikenden gül bitiren Allah Azze ve Celle bu kışı da bahara çevirmeye kadirdir. Makam, mevki, para, pul… Bütün bunların birkaç mevsimlik olduğunu anladığımızda ölümleri bırakacak Hayy ve Layemut/Ölümsüz olana aşık olacağız.